ATATÜRK  KÖŞESİ

Hayatı
İlkeleri

Devrimleri

Kronoloji

Vecizeleri
Linkler

İstiklal Marşı
10.Yıl Marşı
Gençliğe Hitabesi
Basında Atatürk
Fotoğraf Albümü

Anılarla Atatürk

                                    *** Egitim Portali Sayfasına Hoş Geldiniz...   Giriş or Kayıt Ol. ***        
Egitim Portali
  Giriş or Kayıt Ol
Ana Sayfa         Yönetim          Forum         Sohbet Odası            İletişim

SİTE İÇİ ARAMA


YAZI KATAGORİ
· Anılarımız(6)
· Makaleler(19)
· Kültür-Sanat(2)
· Bilim Teknik(12)
· Edebiyat(9)
· Söyleşiler(4)
· iLgİnÇ NoTLaR(12)
· Masal ve Hikayeler(1)
SON DAKİKA HABERLERİ
ÇEŞİTLİ LİNKLER

 *  T.C. Kimlik Numarası

 *  Türkiye Tanıtım

 *  Çesitli Linkler

 *  Şehirlerarası Tlf Kodu

 *  Uluslarrası Tlf Kodu

 *  Hava Durumu

 *  Trafik Yol Haritası

 *  Motorlu Taşıtlar Vergisi   

 *  Emeklilik Sorgulama

BÖLGELERİMİZ

 

İllerimizi Tanıyalım

 

 

MODÜLLER

Atatürk'ün Hayatı

Web Yöneticisi

E-Devlet

Gazeteler

Sevgili Peygamberimiz

Sifali Bitkiler

Rüya Tabirleri

Burçlar

Forum

Nutuk

Tr.Tanıtım

Çocuk Oyunları

Komik Resimler

Gif Arşivi

ÇEVİRİ...


16 Dilde Çeviri





DÖKÜMANLAR

  Kanunlar

  Yönetmelikler

  Tebligler Dergileri

  Resmi Gazete

TENEFFÜS

  Mizah Köşesi

  Oyunlar

  Sohbet Odası

  Eğlenceler

NAMAZ VAKTİ

Uygun Bir Zamanda Sözünden Dönecek Var


_____________________________________________________Abbas TURAN___


Rahmetlik dayım (nur içinde yatsın),yaşama dair o kadar ipuçları verdi ki bana,birini söylesem diğerine haksızlık olur. Örneğin "türkü söylerken ses alnına düşecek" dediği günlerde,"kul hakkı yemenin cezasının insanın kendi vicdanı tarafından verileceği,bunun da bitmeyen bir ceza olacağını" öğrendiğimde öldükten sonraya bile fırsat kalmayacağı gerçeğini de kendim buldum. Bir defasında da "kadın dediğin yüzü nurlu olacak,hatta topluklarının arkası yumurta değirmiliğinde olmazsa kulak asma" dediği gün "ananın sütü karşılar da, babanın ettiği kargışın(karış)kaçarı göçeri olmaz mutlaka tutar"ı öğrenmiştim. Bunlar hem dayımın hem de bizim oralıların inandıkları şeylerdi. Bize,"güzel ahlakı,terbiyeyi" öğretirken buna benzer inançlardan yararlanıyorlardı mutlaka da,kendileri hepten tertemizdiler. Dayımın öyle olduğuna inanıyordum. O'nunla ilgili anılarımı anlatayım derken,o'nun anılarını anlatmayı daha uygun buldum. Buyurun, Adana pişmanlığını birlikte dinleyelim.
"aŞÃ‚¦Adana'da bellediğimiz bahçeyi bir görsen. Sabahın köründe vardık ki bahçeye,bahçe mi ki,dersin ucu bucağı yitmiş tarla. Oralarda hep öyledir yiğenim. Uzun lafın kısası,girdik otuz-otuzbeş kişi bellerle. Belle babam belle. Biteceği yok. Bir yemek istirahati verdik. Dinlenme gine yok. Şura senin bura benim diyerek, akşam gün aşarken bitirdik belleme işini. Geriye Adana'nın içine gitmek kaldı. Adana'ya o kadar uzak ki,soyha kalasıca bahçeler de çamur çaylak. Az da değiliz. Geçmiş gün otuzbeş varız. Biri dedi ki;biliyorsun bizim Sivas'ın uşağanın gafası çalışır, "arhadaşlar, bir kamyon durdururuz,biner gideriz. Üçbeş kuruş da verirsek adamcağıza, olur biter".
Kabul ettik hepimiz. İyi de bir fikirdi. Çıktık yola. O zaman nerede şimdiki gibi arabalar. Bekle ki gele bir araba. On onbeş dakika sonra ,yani gayet erken bir kamyon geldi. Şu Katıralanlı Duran'ınkinden. Bemecelerden. Şiför de insaniyetliymiş. Doluşun dedi bize. Yalınız bir şart söyledi hepimize.
"Arkadaşlar,şimdiden söyleyeyim de bilin, Adana'nın içi yasak,Köse Bekir'in Dükkanı'nın orda indiririm sizi. Tamam mıŞ"
"Tamam" dedik.
Dedik demesine de,yorgunluktan,açlıktan da fer kalmamıştı bizde. Dizlerimizde dermanı ara ki bulasın.
Suşehrinden bir arkadaş vardı,o dedi galiba;"ulan arkadaşlar,bu kadar kişiyiz,ellerimizde de beller var, sür deriz içeriye,yorgunuz zaten.Hem sevap işlersin. Olmazsa zora koşarız. Yeter ki ağızbirliği edelim. İnmiyoruz diyelim eğer ısrar ederse. Edemez gerçi de" deyince, yorgunluktan mı nedense hemen hepimiz "tamam" dedik.
İnmeyecektik kamyondan. Ta ki Adana'nın içine kadar. Bir durum olursa tutkun olacaktık. Hem ne de olsa çoğumuz hemşeriyiz. Ora senin bura benim derken geldik Köse Bekir'in Dükkanı'nın önüne. Kamyon durdu. Durdu durmasına da inecek adam yok. Muavin bağırıyor,
"Haydin arkadaşlar. Zaten geç kaldık inin bakalım".
Yok inmeyeceğiz. İçimde de bir anlaşılmaz sevinç var ki benim. Tutkun olmaktan mı neyse. İlk defa Sivas'ın uşağını böyle gördüm.Sözleri aynı yere akıyor. Bi görseydin beni yiğenim,gururlanıyorum da ha. Az sonra,ben diyeyim beş-altı solukluk sen de yedi-sekiz solukluk zamanda.mavin peydahlandı orta yerde. Aşağıda. Merak ederek bize bakıyor.
"Neyi bekliyorsunuz beylerŞ Köse Bekir'in Dükkanı bura işte. Haydin bakalım. Marş marş!"
"Ne marş marşı gardaşım.Paraysa verelim üç-beş kuruş. Şunun şurasında ne kaldı ki. Söyle de şifor ağbine etsin bir eyilik. Yokuşa vurmasın insanlığı. Ha gardaş,canını yerim." Dedikçe bizim Kuddusi,biz de hep bir ağızdan;
" He ya, sevaba girer hemde" gibi laflar ediyorduk. Aklımızda, bir kez olsun barakalarımıza gidip yatabileydik düşüncesi vardı hepimizin. Mavin,bizim söylediklerimizi şifora söyledi ama minkini yok. "İnin" diyor adam.
Güla patladı birden;
"Sürün lan. İnmiyoruz işte.Geberir misiniz az daha ötede insek. Ne var yani. Yaptınız bir insanlık tam yapın. Burdan öteye nasıl gidek biz" dedi. Hemi de dikleşti mavinle. Mavin çok kızdı tabi. Bir de nerde var nerde yok şifor indi arabadan. Adamın gözleri dönmüştü sanki. Aklıma geliyor da,bizim Kös'ün gözlerine benziyordu gözleri.
"Sizi bana sayısıynan mı verdiler lan" demeye kalmadı ki bizimkilerin yarısı patır patır döküldüler koskoca kamyondan. Zaten şifor elini kamyonun üstüne çıkmak için uzattığında bir kaç kişi kalmıştık. Biz halen diretiyorduk. Üsteledikçe üstelediler. İkimiz kaldık mı,Lalık Seyit, bir de Emlek'ten İzet. İzet yiğit adam. Het hüt ile savuşturulacak gibi değil. Ben de sözümde durmak istiyorum tabi. Mavin beni,şifor da İzet'i kandırmaya çalışıyor. Ne kandırması ya,adamlar bizi ellerinden gelmiyor ki ağız burun dağıtım atacaklar aşağıya. Aşağıdan bizi seyredenlere bastım içimden ana avradı. Ne yapıyım, bu kadar da döneklik olmaz ki. Bir de İzet'e bağırıyorlar.
"Loo İzet! Yavu,adamın malının ortağı mısınız. İnin de gelinsene. Götürmüyorum diyor. Üstelemeyin. Bırakın da gelin".
" Hadi Üsüün inelim" demeye kalmadı ki Şifor şaplağı kondurdu İzet'e. Boş bulundu heral İzet. Artık kavgaya devam etmek zorundaydık. O Sivas'ın uşağa geçmişler de karşıya bizi seyrediyorlar. Neyse İzet de indi. Sonunu tatlıya bağladılar. Ben araya gireyim dedim ama,mavin yaş çocuk,bırakmadı beni. Sıra geldi banaaa.
"Hadi emşerim. İş çıkarma bize. İn".
Ulan deli kafa,ne diye inmem dersin. Beni bir güzel toparladılar, üstümü başımı cırım cırım ettiler,bir iki de yumruk. Hooopbala, asfalt. Attılar mı beni yere. Ey muhanetler,adamlar beni asfalta bırakıyorlar tepemüstü,gelin de hiç değilse başımı kurtarın. Beyin kanamasından gidecektim Allah muhafaza. Ha, ne diyeceğim; indik mi kamyondan. Ben başladım uşaklara kızmaya. Gülen mi ararsın,bıdır bıdır bıdırdayan mı, baştan yanlış yaptığımızı söyleyen mi, adamların haklı olduğunu konuşanlar mı. Velhasılı kelam yedik bir zopa. Gömlek yırtık. Morel sıfır.
Aradan bunca yıl geçti halen pişmandırım,kamyonun üstünde kavilleşip verdiğim sözde durduğuma. Ulan deli nedersin, adam sana in demiş,insene yavu.


Biz inemedik işte.


Şimdi diyorum ki yiğenim, keşke bir kez daha in deseydi şifor ya da mavin. Ya da ne bileyim bizimkilerden biri. Acele ettiler canları sağolsun. Adana'daki pişmanlığım bu yüzden oldu.
Sözümden caymakta geciktim anlayacağın.



______________________________________________-Abbas TURAN-__________
www.abbasturan.com

Email: abbasturan58@mynet.com,abbas@abbasturan.
URL: www.abbasturan.com

_____________________________________________



Eklenme: 2006-12-07
Kategori: Anılarımız
Gönderen: Abbas TURAN
Hit: 1349
[ Geri Dön | Yorum Ekle: | Bu yazıyı arkadaşına gönder Sevdiklerinize gönderin | Yazdırılabilir sayfa Yazdırın ]


Yazilar ©

Sayfa Üretimi: 0.03 Saniye

| SoftBlue phpbb2 style by Sigma12 © | PHP-Nuke theme by www.nukemods.com Webtasarım Coşkun © |2006